Quantcast
Channel: Macera Kitabım'ın gezerken yaşadıkları- Özlem Öztürk
Viewing all articles
Browse latest Browse all 282

Liste 35- Hayallerinizin önünde duran engellerin listesini yapın.

$
0
0

52 Liste Projesi

Liste 35- Hayallerinizin önünde duran engellerin listesini yapın.

Vize, para, zaman...

Malum geçen cumadan beri İngiltere vizesinden başka bir şeyden bahsetmiyorum. Her Türk vatandaşı gibi gezmek istiyorsak ve hayallerimizi dünyanın dört bir yanına varan seyahatler süslüyorsa mutlaka vizemizin olması gerekiyor. Açık söylemem gerekirse dünyanın öbür ucunu bir tarafa bırakırsak Kapıkule sınır kapısından çıkıp komşuya Bulgaristan'a gidecek bile olsak vizemiz yoksa bir yere gidemeyiz. Elbette, Yunan adalarına da vize olmadan gidemiyoruz. 

Ne yazık ki vize sorunu seyahat özgürlüğümüzün önünde kocaman bir engel. Bürokratik engellerin, hazırlanan bir sürü belgenin (çocuğumuzun öğrenci belgesine kadar) yanında ülkemizden kaçıp başka bir ülkenin sırtına yıkılmayacağımızı göstermek için banka hesap cüzdanlarımıza kadar her şeyi açık etmek durumundayız. Bence çok onur kırıcı bir durum bu. Üstelik vize almak ve seyahat etmek istiyorsak bir çuval dolusu parayı da boş yere çöpe atmak durumundayız. 



O zaman neymiş, hayallerimin önündeki engellerden biri vize sorunuymuş. 
Çok paramız olsaydı bu da bir sorun olmazdı elbet. Ama yıllardır içimde taşıdığım, özenle saklayıp büyüttüğüm, sık sık cilaladığım hayallerimden biri de İstanbul'un dışında başka kentlerde de yaşamak. Paris'te hayatımın bir dönemimi geçirmek istediğimi herkes biliyor sanırım. Üç blog yazısından birinde bu istediğimi dile getiriyorum. Bu hayalimi gerçekleştirmek için elbette para lazım. Şehrin merkezinde en azından iki odalı bir evde konaklamak istiyorsam en az iki bin euro kirayı gözden çıkarmam lazım. (Bir ara ev satın alma hayallerim de vardı. Sonradan yaşımı, ödeyeceğim mortgage'ı ve konaklama hayalinde olduğum ayları da düşünce bu düşünceyi köşeye kaldırdım.) Peki burada bir hayali parantez daha açıp şunu belirtmek istiyorum ki Kuzey tüm baskılarıma ve onu her fırsatta kolundan tutup Paris'e götürmeme rağmen Paris'te yaşama ve üniversiteye gitme hayaline hiç sıcak bakmıyor. Eee, ben ne yapayım evi? Onca borcu? Kiralarım evi olur biter. Dağıttığım konuyu toparlamam gerekirse yurt dışında çalışmadan yaşamak istiyorsam (Bu saatten sonra kafede garsonluk falan yapamam) paramın olması şart. O yüzden çalışıyorum zaten.


Vize işini, ev kiralamak ve orada yaşamak için gereken para durumunu hallettiğimizi düşünürsek geriye tek bir engelim kalıyor. İşi bırakmak. Paris'i ne çok sevdiğimi ve orada yaşamak istediğimi onca kez belirtmeme rağmen sanırım buralarda pek fazla işimden bahsetmedim. Bahsettim mi? pek çoklarının düşündüğü gibi çok da rahat bir işim yok aslına bakılacak olursa. Canımın istediği kadar çay, kahve içebildiğim ama bunun yanında totomun pek de yer görmediği ve bir dolu sorumluluğu sırtımda taşıdığım bir işim var. "Bugün işi bırakıyorum, hadi eyvallah!" diyebileceğim bir işim yok ne yazık ki. Seramik, porselen, cam gibi pişen yüzeyler üzerine baskı yaptığım (serigrafi) bir işim var. Bu işi yapabilmek için de kocaman kocaman bir dolu makine. İşin bu durumu şu gerçeği ortaya çıkarıyor: Bu makineler işlediği takdirde para kazanıyorum. Üretim yapıyorum. İşimi sürdürebilmek için de tasarım yapan, bir yemek takımının üzerindeki her deseni programlar üzerinde ince ince işleyen grafiker arkadaşlarım var. Sonra da işin tıpkı bir matbaa gibi baskı yapan kısmı başlıyor. Boyalar, kalıplar, kimyasal maddeler... Çalıştıkça çalışıyoruz.
İnsanın böyle bir işi olunca da çekip gidemiyor. Artık çalışmamaya karar verdiğim andan sonra bile yapılacak nice şey var. Demem o ki, bolca seyahat edip bir köşeden bir köşeye savrulmam için gereken boş zamana da sahip değilim. 

Başka hayalim var mı bilmiyorum. Şükür ki istediğim çoğu şeye sahip. (İngiltere vizesi de az önce geldi ama artık ona ihtiyacımız kalmadı.) Sağlığım yerinde, ailemin sağlığı yerinde, çok severek oturduğum bir evim, arada sırada birbirimizi yesek de genellikle anlaştığım bir eşim, ergenlik ataklarını savurmaya çalışan ve neyse ki hâlâ onu öpmeme izin veren bir oğlum var. Belli ki çalışmaya devam edeceğim. O yüzden dolu dolu emeklilik hayalleri kurmayı bir kenara bıraktım artık. Haftada bir günü fazladan çalabilir, onu da kendi istediğim gibi harcayabilirsem benden mutlusu yok. 

Rumuz: Üç gündür İngiltere vizesi yüzünden kahrolduğunu unutan blog yazarı.

Viewing all articles
Browse latest Browse all 282

Trending Articles


huddam daveti


Tekasür Suresi


"Yâ Kuddûs!" Esması Havâs ve Esrârı


Kasemi Mübelliğa


Peri44


Kuvvetli muhabbet ve aşk tılsımı


El-Mütekebbir


Papaz büyüsü


SCCM 2012 Client Installation issue


Zilhicce Ayının Namaz Duası ÖNEMLİ