Quantcast
Channel: Macera Kitabım'ın gezerken yaşadıkları- Özlem Öztürk
Viewing all articles
Browse latest Browse all 282

Çok gezen insanları hayatımızdan nasıl çıkarırız?

$
0
0
Bu günlerde gözümü seyahat bürüdü. 😀 
Sanki etrafımdaki herkes bir yerlere gidiyor ve buna karşılık ben evde oturup gidenlerin geri dönmesini bekliyorum. En son şubat ayında Frankfurt'a, oradan da trenle Paris'e gittiğimden beri İstanbul'un bekçiliğini yapıyorum. Ben görevimi icra ederken Selçuk bir hafta sonunu Moskova'da, bir diğerini Ukrayna'da, bir başka haftasını Çin'de, en son geçen haftayı da Kosova'da geçirdi. Çin'den gelirken bana on beş tane olgun mango getirdi. Acımı hafifleteceğini düşündü; yanıldı.

Fotoğraf an itibariyle ruh halimin nasıl olduğunu yansıtmaktadır 😁

Yan komşumuz son bir ayının her hafta sonunu başka bir Avrupa kentinde geçirdi. Tek başına iki hafta boyunca Çin'de gezdi. Terracotta askerlerini (Toprak Askerler) gördü. Bol bol fotoğraf çekti. Gelirken de bana göz maskesi, yüz temizleme jeli falan getirdi. Acımı hafifleteceğini düşündü; yanıldı. Kahve içerken hafta sonu Prag'da Andrea Bocelli konserinde olacağını söyleyince elimdeki meyve bıçağı ile üstüne saldırdım. 
"Geçen hafta da yoktun ama!" dedim. İşi biraz daha abartıp, "Ama hep siz geziyorsunuz ben çocuklara bakmak zorunda kalıyorum." diye söylendim. Yemin ederim söylendim. Bakmak zorunda bırakıldığımı iddia ettiğim çocuk on beş yaşında ve hafta sonlarında birkaç saat bizde takılıyor. Baktığımı söylediğim diğer çocuk da kendi doğurduğum çocuk üstelik! Oysa o çocuklara seviyorum ben.

Hafta sonu için İtalya'ya gideceğini haber bir diğer arkadaşıma söylediklerimi buraya yazmak istemiyorum. Telefonda kendisine bağırmış olabilirim. Geri döndüğünde benimle görüşmek istemeyebilir. Ya da o da bana bir şeyler getirir gelirken. Acımın hafifleyeceğini düşünür ama yanılır zannımca. Bilemiyorum.

Çok gezen insanları hayatımızdan nasıl çıkarırız?


Ah, açıkça ifade etmem gerekirse, hani İG'de ya da facebook'ta paylaştığınız bir tatil fotoğrafının altına, "Şekerim hayat sana güzel!", "Gez bakalım, elbet bizim de gezeceğimiz günler gelecek!", hatta işi biraz daha abartarak "Nereden geliyor bu değirmenin suyu? Sizin iş yerinde altı ay tatil veriyorlar herhalde!" diyen insanlar var ya, işte tam da onlar gibi davrandım. Kocam başta olmak üzere ben evde oturup Kuzey'in fen ödevine yardım eder, cebir problemlerinin içinde yüzerken ister iş, ister tatil niyetiyle olsun seyahate çıkan herkesi lanetledim. Yaşasın kötülük 😈

Pişman değilim. Sinir krizi geçirmiş olabilir, birilerine saldırmış olabilirim ama sonunda doğru yolu buldum. En son tahlilde hayatın çok kısa olduğuna ve acilen tatile çıkmam gerektiğine karar verdim. Ben ne yapacağımı düşünürken binlerce insan uçak bileti alıyor ve uçaktaki koltuk sayısı gün be gün azalırken fiyatlar alıp başını gidiyordu. Pazartesi günü İngiltere vizesi için pasaportlarımızı İngiltere Konsolosluğu'na vereceğimiz için bir müddet yerimden kıpırdama şansım yok. Haziranın ilk hafta sonu için gözümü karartıp Atina'ya gidecektim ama TEOG (adı değişti ama yeni adı ne bilmiyorum) sınavının o hafta sonu olduğunu fark ettim. İyi ki biletleri almamışım. Bayram tatilinde de Amsterdam'a gitmeyi hayal ettiğimden şimdilik başka bir plan yapamıyorum. (Atlas Havayolları bir kazık daha atarsa ve ben o seyahate çıkamazsam artık ne yapacağımı siz düşünün.)

İçimde beni ele geçiren bir seyahat aşkıyla oturuyor, sakin kalmaya çalışıyorum. Sanırım iyileşmemin tek yolu bir uçağın koltuğunda oturup gökyüzünün bir ucundan başka bir ucuna süzülmekten geçiyor. Eninde sonunda ben bir uçağa binene kadar seyahat planı olan tüm insan evlatlarının benden uzak durmasını, bana seyahatten ya da tatilden bahsetmemesini ısrarla rica ederim. Aksi bir durumda yapacaklarımın sorumlusu  ben olmayacağım. Çünkü arkadaşlar gerçekten ama gerçekten çatlamak üzereyim. 

Tüm seyahat severler rica ediyorum benden ve evle iş arasında geçen basit hayatımdan uzak durun! Sizler gezerken ben evde oturmuş çekirdeğimi çitliyor olacağım.


Viewing all articles
Browse latest Browse all 282